BAKAN ÖZER, TRT HABER CANLI YAYININA KONUK OLDU

22 Mayıs 2023 11:12

Açıklamalarında eğitim öğretimin sona ereceği tarihin 16 Haziran olduğunu anımsatan Bakan Özer, yaz okulları konusunda sistemin nasıl işleyeceğine yönelik paylaşımında öncelikle deprem bölgesinde eğitimin normalleşmesi adına büyük çaba sarf edildiğini bildirdi.
 
Olağanüstü hâllerde eğitim normalleştirilmeden hayatın normalleşmeyeceğine işaret eden Bakan Özer, bu yaklaşımla "Her yerde ve her şartta eğitim" mottosuyla deprem bölgesindeki çocukları travmalı ortamdan kurtarıp öğretmenleriyle buluşturmayı merkezlerine aldıklarını söyledi.
 
Deprem bölgesinde LGS ve YKS'ye yönelik 3 bin 500 DYK noktası oluşturuldu
Sürecin başarılı bir şekilde ilerlediğini kaydeden Özer, sözlerine şöyle devem etti: Başlangıçta çocuklarımızı müfredata dayalı bir eğitimden ziyade psikoeğitim ile travmadan kurtarmak ve psikolojik sağlamlıklarını güçlendirmek için bir yaklaşım sergiledik. LGS ve YKS'ye hazırlanan çocuklarımız için özel bir gayret gösterdik. Yaklaşık 3 bin 500 destekleme ve yetiştirme kursunun olduğu noktada LGS ve YKS hazırlıklarıyla ilgili destekleme kursu açtık. Şimdi Türkiye genelinde yaz okullarıyla ilgili projemiz var. Bir de deprem bölgesinde yaşayan kardeşlerimiz, çocuklarımız için bir programımız var. Bu bölgede yaşayanlarla ilgili 1 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında bir aylık telafi eğitimi yapacağız. Psikososyal desteklerle yaklaşık 2 buçuk milyon öğrenci ve veliye ulaştık. Hem deprem bölgesine hem de depremin dışındaki illere nakillerini aldıran ailelerin çocuklarına her türlü desteği sağladık. Bu bir aylık telafi eğitiminde öğrenme kayıplarıyla ilgili her şeyimizi hazırladık. Program hangi derslerden açılacak? Hangi materyaller gönderilecek. Onların hepsinin basım aşaması da bitmek üzere. Hazırlıklarımız tamamlandı. Sadece bununla bitirmeyeceğiz, bir de 2023-2024 eğitim öğretim yılı başladığı zaman da eğitim öğretim devam ederken bir aylık bir telafi programı daha yapacağız. Yani toplamda 2 aylık bir telafi eğitim programı yapacağız bu bölgedeki öğrencilerimiz için. Aynı zamanda geçen sene dört alanda yaz kursu açmıştık. Bilim, sanat, matematik ve yabancı dil, İngilizceyle ilgili... Bu sene bu, yine devam edecek. Öğrencilere illa eğitim aldıkları lokasyonda değil, Türkiye'nin hangi noktasına giderse gitsinler bu kurslardan yararlanabilme imkânı getirdik. Aynı şeyi öğretmenler için de sağladık. Öğretmenlerimiz yazın memleketlerine gittikleri zaman oradaki yaz kurslarında eğitici olarak, öğretmen olarak da görevlendirilebiliyorlar. Bu geleneği aynen devam ettireceğiz. Deprem bölgesini de ilave kurslarla, telafi eğitimleriyle destekleyeceğiz."
 
Deprem nedeniyle nakillerini başka illere aldıran yaklaşık 250 bin öğrencinin durumu ile ilgili de konuşan Bakan Özer, öğrencilerin memleketlerine geri dönüşlerinin çok hızlı gerçekleştiğini, bugün itibariyle 82 bin 560 öğrencinin geri döndüğünü belirtti. Ağırlık olarak depremden en fazla etkilenen illere dönüş olduğunu anlatan Özer, "Kahramanmaraş'ta 26 bin 417, Hatay'da 15 bin 493, Malatya'da 12 bin 65 ve Adıyaman'da 10 bin 669 olmak üzere diğer illerle beraber yaklaşık 83 bin öğrencimiz geri döndü." dedi.
 
OECD raporunda, Türkiye'nin okullaşma oranlarını artırırken aynı zamanda kaliteyi de artırdığı bilgisinin yer aldığına işaret eden Özer, 2000'li yıllarda okullaşmayla ilgili çok ciddi problemlerin bulunduğunu, o yıllarda eğitimin tüm kademelerinde ilkokul hariç okullaşma oranlarının yüzde 50'nin altında olduğunu dile getirdi.
 
Özer, "Bu ne demek? Yani eğitim çağı nüfusunun herhangi bir kademedeki eğitim çağı nüfusunun yarısı okulla buluşamıyordu, okula gidemiyordu. 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 11'di. 5 yaşta okul öncesine gitmesi gereken 100 çocuktan 89'u okula gidemiyordu. Lisede de aynı durum söz konusuydu, lise çağı nüfusunun yüzde 44'ü okulla buluşurken yüzde 56'sı okul dışındaydı. İşte son 20 yılda bunu iyileştirmek için fiziki yatırımlar yapıldı bir kanaldan, bir kanaldan başörtüsü yasaklarıyla katsayı uygulaması kaldırılarak eğitimin demokratikleştirilmesiyle ilgili hamleler yapıldı. Toplumsal taleplere daha duyarlı bir eğitim sistemi oluşturuldu. Ama aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için ücretsiz kitaplar, taşımalı eğitim, ücretsiz yemek, burslar ve şartlı eğitim gibi eğitimde sosyal politikalar uygulandı." diye konuştu.
 
Eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları yüzde 99'u geçti
Böylece, kısa sürede 5 yaşta yüzde 11 olan okullaşma oranlarının yüzde 99.9'a yükseldiğini aktaran Bakan Özer, "İlkokul yüzde 99.54, ortaokul yüzde 99.17, o yüzde 44 olan lisede okullaşma oranı şu anda yüzde 99.12'ye çıktı. Yani cumhuriyet tarihinde ilk kez eğitimin tüm kademelerindeki okullaşma oranları yüzde 99 ve üzerine yükseldi. Şimdi raporda da bunu görüyoruz. Raporda bu okullaşma, yani eğitime erişim artarken aslında şu beklenir: Kalite biraz ıskalanabilir çünkü sayıyı artırıyorsunuz, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da artar, dolayısıyla kalite azalır, performansta gerçekten düşüşler olabilir. İşte Türkiye, hem bu büyümeyi sağlarken eğitimde aynı zamanda kalite göstergelerini de çok iyi iyileştirmeye sahip oldu ve bu OECD raporunda dikkati çekiyor." bilgisini paylaştı.
 
Türkiye'nin, 5-14 yaş aralığındaki okullaşma oranlarında OECD ortalamasını geçtiğini ifade eden Bakan Özer şunları söyledi: Türkiye bu büyümeyi sağlarken öğretmen başına düşen öğrenci sayısının normalde artmasını beklersiniz. Tam tersine Türkiye, yeni öğretmenleriyle sürekli sistemi genişleterek öğretmen başına düşen öğrenci sayısını sürekli düşürmüş. Bu çok net bir şekilde raporda vurgulanıyor. Yani bunu sağlarken neyi yapmış oluyor? Öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azalttığı zaman, kalabalık sınıflar ortadan kalkıyor. Öğretmenin öğrenciyle çok daha rahat bir şekilde etkileşime girebileceği ortamlar tesis edilmiş oluyor. Raporda çok daha ilginç bir şey var: Lisedeki öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD'den bile çok daha iyi noktaya gelmiş. Bu, ilk defa ifade ediliyor o raporda. Yani gelinen noktada gerçekten hem uluslararası öğrenci başarı araştırmalarında hem öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bağlamında, gerçekten Türkiye artık eski varsayımları, kabukları kırmış, OECD ülkeleriyle rekabet edebilir bir ülke pozisyonunda. Bu da Türkiye Yüzyılı'na geçişte Türkiye'nin elini güçlendiren en önemli enstrümanlardan birini oluşturuyor."
 
Özer, açıklamalarında kız çocuklarını okullaşma oranlarına da değinerek 2000'li yıllarda ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının yüzde 39 olduğunu, eğitimdeki dönüşümlerin ardından bu oranın yüzde 99'un üzerine çıktığını, yükseköğretimde ise erkekleri geçtiğini vurguladı. "Şu anda zorunlu eğitim kapsamında ilkokul, ortaokul ve lisede okulda olması gerektiği hâlde kayıt dışı olan öğrenci sayısı 94 bin 984, yani 95 bin." diyen Bakan Özer, kayıt dışı öğrenci konusunda yapılan spekülasyonların da gerçeği yansıtmadığını, ulusal ve uluslararası raporlarda bu verilerin yer aldığını kaydetti.
 
Mesleki eğitim konusunda da değerlendirmelerde bulunan Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: Sadece mesleki eğitim değil, imam hatip liseleri mezunlarının yükseköğretime erişimini engellemek için 1999'da yürürlüğe soktukları katsayı uygulamasından milyonlarca genç mağdur oldu. Eğitim, dezavantajlı duruma geldiği için iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağı yetiştirilmesinde yeterince performans gösteremediler ve bu ülke ekonomik kalkınmasıyla ilgili gerçekten çok travmalı bir süreç yaşadı. 2012 yılında mesleki eğitimdeki katsayı uygulaması kaldırıldıktan sonra, mesleki eğitimi sektörün gerçekten taleplerine uygun bir şekilde yeniden yapılandırmayla ilgili çok ciddi adımlar atıldı. Bizim yaptığımız şey şu oldu son iki yıl içinde: Biz meslek liselerinde kim için eleman yetiştiriyoruz? İş gücü piyasası için. Dolayısıyla iş gücü piyasasını tamamen mesleki eğitim süreçlerinin içine almayı hedefledik. Şunu istedik: Bize okul yapmayın, bizim bütçemiz var, paramız var. Laboratuvar yapmayın, bütçemiz var. Bize sadece müktesebatınızı getirin, deneyimlerinizi, birikimlerinizi getirin... O alanda, mesela biyomedikal cihaz teknolojisiyle ilgili müfredatı birlikte güncelleyelim, çocukların, oradaki gençlerimizin işletmelerdeki beceri eğitimlerini birlikte planlayalım, öğretmenlerimizin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlayalım ve en sonunda istihdam önceliği sağlayın bu çocuklarımıza. Baktık ki sektör de buna hazır ve hızlı bir şekilde tüm alanlarda ciddi bir dönüşüm yaptık ve ilk kez yüzde 1'lik başarı diliminden öğrenci alan okullarımız olmaya başladı.
 
Meslek liseleri ihracat yapmaya başladı
Diğer taraftan meslek liselerinin döner sermaye kapsamında üretim yapmaya ve yurt dışına ihracat yapmaya başladığını dile getiren Bakan Özer, bu üretimlerle beraber AR-GE çalışmalarının da başladığını, artık 57 meslek lisesinde AR-GE merkezinin bulunduğunu; fikrî mülkiyet, patent, faydalı model ve marka tasarım tescillerinin alınarak ticarileştirildiğini belirtti.
 
Bir diğer önemli dönüşümün mesleki eğitim merkezlerinde yaşandığını ifade eden Bakan Özer şunları söyledi: Bizdeki geleneksel ahilik kültüründeki çıraklık, kalfalık, ustalık eğitiminin yapıldığı mesleki eğitim merkezlerinde haftada bir gün okula öğrenciler gidiyor, dört gün de işletmede beceri eğitimi alıyor. Mezunların istihdam oranı da yüzde 88. Burada biz 25 Aralık 2021 tarihinde Mesleki Eğitim Kanunu'nda çok önemli bir değişim yaptık. O değişiklikten sonra Türkiye'deki çırak, kalfa sayısında inanılmaz artış oldu. 159 bin çırak, kalfa varken 25 Aralık 2021 tarihinde, bugün 1 milyon 404 bin çırak, kalfa olan bir mesleki eğitim sistemine sahip olduk; bu gerçekten çok önemli bir dönüşüm. Yani mesleki eğitim o 28 Şubat sürecinin müdahalelerinden artık kurtuldu, bambaşka bir noktaya doğru kendisini evirmeye başladı, inşallah bundan sonra da çok daha kaliteli bir şekilde yoluna devam edecek.
 
Özer, atamalar konusunda yöneltilen soruya ise şu yanıtı verdi: Son bir ay içerisinde gerçekten çok ciddi rakamlarda öğretmen ataması gerçekleştirdik. Önce engelli öğretmen ataması yaptık, 3 bin 500 engelli öğretmen, Cumhurbaşkanımız da katıldı, onun teşrifiyle atamayı gerçekleştirdik. Orada Cumhurbaşkanımız bir müjde verdi, 'Başvuru yapıp da atanamayan tüm engelli öğretmenleri de atayalım.' dedi ve biz kısa sürede onların da atamasını gerçekleştirdik. Sonra kontenjanı açmadığımız için 234 engelli öğretmenimizin başvuramadığını öğrendik, onlar için de ek kadro alarak onların atamasını da gerçekleştirdik. Diğer taraftan, sizin de değindiğiniz gibi 8 Mayıs'ta son yirmi yılın tek seferdeki en yüksek atamasını gerçekleştirdik:45 bin öğretmen. İnşallah bu öğretmenlerimiz, eylül ayı içinde görevlerine başlayacaklar. 2000'li yıllarda 500 bin öğretmen varken bugün 1 milyon 250 bin öğretmen var. Yani şu andaki eğitim sisteminde öğretmenlerin yüzde 75'i, hatta daha fazlası son yirmi yılda atanan öğretmenlerden oluşuyor. Dolayısıyla inşallah, bundan sonra da sadece 45 binle sabit kalmayacak."
 
Özer son olarak 28 Mayıs'taki Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimlerinin ardından 29 Mayıs'ta okullara bir gün ara verileceğini, öğretmenlerin de idari izinli sayılacağını bildirdi.