BİLİM VE SANAT MERKEZLERİ GÜÇLENİYOR

16 Ekim 2020 10:41

Millî Eğitim Bakanlığı, özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin ve özel yeteneklilerin eğitimine büyük önem veriyor. Bu hizmetler Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından koordine ediliyor ve yürütülüyor. Bu kapsamda Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM) 81 ilde özel yetenekli öğrencilerin yeteneklerini geliştirmeleri için önemli destek sağlıyor. BİLSEM'lerdeki öğrenciler hem ulusal, hem de uluslararası etkinliklerde ülkemizi başarılı bir şekilde temsil ediyorlar. Covid-19 salgını ile mücadeleye de önemli destek sağladılar. 2020 yılında BİLSEM'ler patent, faydalı model, tasarım ve marka üretimine odaklandılar ve önemli mesafe aldılar. Diğer taraftan tüm BİLSEM'ler, kütüphane ve tasarım ve beceri atölyeleri ile güçlendiriliyor. MEB Bakan Yardımcısı Mahmut Özer, tüm bu gelişmeleri bir gazeteye verdiği röportajda değerlendirdi. 
 
Üstün veya özel yetenekli öğrencilerin eğitimine tüm ülkelerde özel ilgi gösteriliyor. Dünyada genel eğilim nedir, kısaca bahsedebilir misiniz?
Özel yeteneklilerin eğitimi uzun zamandan beri üzerinde önemle durulan konulardan birisi. Özellikle eğitimin yaygınlaşması ve kitleselleşmesi ile birlikte özel yeteneklilerin eğitiminin mevcut eğitim sistemi içerisinde nasıl farklılaştırılacağı gündeme geldi. Özellikle 20. yüzyılın başlarında zekâ testlerinin gündeme girmesi ile birlikte tanılama süreçleri de farklı bir evreye girdi ve IQ skorları tanılamada aktif bir şekilde kullanılmaya başladı. Diğer önemli bir gelişme Ruslar tarafından Sputnik'in uzaya fırlatılması. Bu durum ABD'de bir güvenlik sorunu olarak algılandığı için üstün yeteneklilerin eğitimi ulusal güvenlik meselesine dönüşerek bu konuda çok farklı modeller geliştirdi, çok farklı denemeler yapıldı. Bazılarından vazgeçildi. Özellikle son zamanlarda üstün yetenekli tanımı genişletildi ve tanılamada sadece IQ skoru yerine çok-boyutlu yöntemler geliştirilmeye başlandı. Kıta Avrupası'nda da benzer yaklaşımlar denenmesine rağmen ABD'deki gibi eğitim sistemlerinde çok kapsamlı bir yer edinmediğini görüyoruz. Özel yeteneklilerin eğitimine yönelik yaklaşımlar Kıta Avrupası'nda ülkeden ülkeye değişmesine rağmen daha çok eğitimde eşitlik tartışmaları ile birlikte değerlendirildikleri görülüyor. Özellikle Finlandiya gibi bazı ülkelerde özel yetenekliler için eğitim sisteminde farklı yaklaşımların kullanılması elitizm ile ilişkilendirilerek eşitliğe aykırı olduğu değerlendiriliyor. Finlandiya'daki öğretmenler de böyle bir eğitime "üstün" yetenekli olarak etiketleme yapmanın yan etkilerini öne çıkartarak ABD'deki meslektaşlarına göre çok daha fazla çekimser duruyorlar. Elbette bu yaklaşım, eğitim sistemlerinin özel yetenekli öğrencileri ihmal ettikleri anlamına gelmiyor.
 
İhmal etmiyorlarsa ne yapıyorlar?
Tüm öğrencilerin yeteneklerini geliştirebilmesine imkân verecek şekilde eğitim sistemlerini yapılandırıyorlar. Yani esas yaklaşım, kapsayıcı ve bireyselleştirilmiş eğitim. Yani her öğrencinin gelişimini destekleyen bir eğitim sistemi. Böylesi bir yaklaşım, doğal olarak özel yetenekli öğrencileri de kapsıyor. Elbette bu sistemde öğretmenin rolü çok önemli. Öğretmenlerin farklı yetenek seviyelerindeki öğrencilere bu imkânı sağlayabilecek yeterliliğine sahip olması bu yaklaşımın verimliliğinde çok önemli. Yıllardan beri yetenek veya akademik başarı olarak homojen sınıflarda eğitim yapmaya alışmış öğretmenler için bu yeni yaklaşım elbette meydan okuyucu bir durum.
 
Türkiye'de durum nedir?
Aynı dönemlerde Türkiye'de de benzer adımlar atılıyor. Örneğin, 1959 yılında eğitimde türdeş yetenek grupları uygulaması başlatılıyor. Özel yetenekli bireylerin akademik ve sanat alanlarında eğitim alabilmeleri için yurtdışına eğitime gönderilebilmeleri için yasal düzenlemeler yapılıyor. 1964 yılında Ankara Fen Lisesi kuruluyor. Farklı denemeler yapılıyor. Bazıları kısa ömürlü oluyor. Güzel sanatlar ve spor liselerinin kurulması da aslında bu yaklaşımın sonuçları. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bu çalışmalar geçmişten günümüze kadar istikrarlı bir şekilde takip ediliyor. 1995 yılında bu amaçla ilk Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) kuruluyor ve o tarihten itibaren seçilen özel yetenekli öğrencilere okul dışında yetenek geliştirme desteği sunmaya devam ediyor. BİLSEM'leri sayısı ve yararlanan öğrenci sayısı da giderek artıyor.
 
Kaç BİLSEM var? Ne kadar öğrenci bu merkezlerden yararlanabiliyor?
Halen 81 ilde 182 BİLSEM var ve 63 bin öğrenci bu merkezlerden yararlanıyor. BİLSEM'lere erişimi artırabilmek için BİLSEM sayısını sürekli artırıyoruz. Son 10 yıla baktığımızda hem BİLSEM sayısında, hem de öğrenci sayısında ciddi bir artış görüyoruz. BİLSEM'lerin sayısı son 10 yılda 3 kat, öğrenci sayısı da 7 kat arttı.
 
Öğretmenlerin %61'i Yüksek Lisans mezunu
 
BİLSEM'lerde ne kadar öğretmen görev yapıyor?
182 BİLSEM'de 320 yönetici ve 2 bin 223 öğretmenimiz görev yapıyor. Öğretmenlerimizin lisansüstü eğitimlerini de destekliyoruz. Üniversitelerle işbirlikleri kurarak bu konuda destekler sağlıyoruz. Halen 2 bin 223 öğretmenimizin bin 220'si yüksek lisans ve 129'u doktora mezunu. Yani BİLSEM öğretmenlerinin %61'i lisansüstü eğitim mezunudur. Türkiye'de öğretmenlerimizin %11'inin lisansüstü mezunu olduğu göz önüne alındığında BİLSEM'lerdeki bu oran oldukça iyi bir durumda. Halen de 231 öğretmenimiz yüksek lisans eğitimlerine ve 219 öğretmenimiz de doktora eğitimlerine devam ediyorlar.
 
Covid-19 salgını ile mücadeleye BİLSEM'lerden tam destek
 
Covid-19 salgını ile mücadele günlerinde mesleki eğitim inanılmaz bir performans sergilemişti. Bu süreçte BİLSEM'ler de önemli katkı sağladılar. Bu katkılardan bahsedebilir misiniz?
Covid-19 salgını ile mücadelenin ilk günlerinde 81 ildeki tüm BİLSEM'lerimizi harekete geçirerek ihtiyaç duyulan ürünlerin üretimine odaklanmalarını sağladık ve gerekli destekleri sağladık. BİLSEM'lerde 3 boyutlu yazıcı altyapısı oldukça güçlü olduğu için yüz korucu siperlik üretimine hemen başladılar ve 350 bin adet yüz koruyucu siper üreterek ihtiyaç noktalarına ulaştırdılar. Diğer taraftan ihtiyaç duyulan farklı ürünlerin tasarlanması ve üretimine odaklandılar. Ve çok geniş bir üretim portföyü geliştirdiler. Bu kapsamda ateş ölçer, maske tutucu, video laringoskop, entübe kabini ve önlüğü, solunum cihazı valfi, dezenfektan robotu, sosyal mesafe ölçüm cihazı, mekanik solunum cihazı ve temassız muayene kabini gibi çok sayıda ürünü ürettiler.
 
Tüm Öğretmenlere Mesleki Gelişim Eğitimi
 
Öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimlerinde durum nedir?
Öğretmenlerimizin mesleki gelişim eğitimlerine büyük önem veriyoruz. Mesleki ve teknik eğitimde yaptığımız gibi burada da ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği protokolleri yaparak öğretmenlerimizin mesleki gelişim eğitimlerine destek olmaya çalışıyoruz. 2018 yılında sadece 30 öğretmene mesleki gelişim eğitimi verilmişken bu sayıyı 2019 yılında 170'e, 2020 yılında ise 615'e çıkarttık. Örneğin, Savunma Sanayi Başkanlığımız ile öğretmenlerin eğitimleri kapsamında yaptığımız işbirliği neticesinde öğretmenlerimize ağ yönetim sistemleri eğitimi verdik. Benzer şekilde İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı 150 müzik öğretmenimize oldukça kapsamlı eğitim desteği sağladılar. 2020 yılının sonuna kadar BİLSEM'lerde görev yapan tüm öğretmenlerimizin mesleki gelişim eğitimi almaları hedefliyoruz. Eğitim takvimi planladığımız gibi ilerliyor.
 
Bunlar çok güzel gelişmeler. Biraz da BİLSEM'-lerin başarılarından bahsedebilir misiniz?
Elbette. BİLSEM'lerde öğrencilerimiz disiplinler arası proje geliştirebilme konusunda yıllardan beri ulusal ve uluslararası ölçekte önemli başarılar elde ettiler. Örneğin, yeni yapılan TEKNOFEST 2020'de BİLSEM'ler İlkokul-Ortaokul Akıllı Ulaşım Kategorisi Türkiye Birinciliği, Lise Sosyal İnovasyon Kategorisi Türkiye Birinciliği, İlkokul-Ortaokul Sosyal İnovasyon Kategorisi Türkiye Birinciliği, Afet Yönetimi Kategorisi Türkiye Birinciliği, Sağlık ve İlkyardım Kategorisi Türkiye Birinciliği ve Çevre Enerji Teknolojileri Kategorisi Türkiye Birinciliği elde ettiler. TÜBİTAK proje desteklerinde de BİLSEM'ler oldukça başarılı. TÜBİTAK 4004 Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları Kategorisi'nde destek almaya hak kazanan 82 projeden 28 proje, TÜBİTAK 4005 Yenilikçi Eğitim Uygulamaları Kategorisi'nde destek almaya hak kazanan 22 projeden 6 proje ve TÜBİTAK 4007 Bilim Şenlikleri Kategorisi'nde destek almaya hak kazanan 51 projeden 16 proje BİLSEM'ler tarafından hazırlandı. Bunlar elde edilen başarıların sadece bir kısmı. Görüldüğü gibi BİLSEM'ler oldukça başarılı bir performansa sahipler.
 
BİLSEM'lerde patent dönemi
 
BİLSEM'lerde patent, faydalı model, tasarım ve marka üretimine odaklanmıştınız? Bu çalışmalar hangi aşamada?
Planlandığı gibi başarılı bir şekilde ilerliyor. Bu konuda Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanlığı çok önemli destek sağladılar. Gerekli eğitimleri yaptık. Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz bünyesinde Fikri Mülkiyet Ofisi kurduk. Bu ofis, 81 ildeki BİLSEM'lerde yapılan çalışmaların koordinasyonunu sağlıyor ve gerekli destekleri veriyor. 2020 yılında BİLSEM'ler 44 patent, 31 faydalı model ve 9 tasarım olmak üzere 84 ürün için tescil başvurusu yaptılar ve 6 ürünün tescili alındı. Diğer başvuruların değerlendirme süreci devam ediyor. Başvuruların değerlendirilmesi belirli bir takvim gerektiriyor. Ayrıca, 307 ürünün de başvuruları yapılmak üzere hazırlık süreci devam ediyor. Süreçler tamamlandığında bu konuda da önemli mesafe alacağımıza inanıyorum. 
 
182 BİLSEM'e 1.000 kitaplık kütüphane
 
Bu kapsamda BİLSEM'lere ilave destekleriniz olacak mı?
Elbette. 2020 yılının sonuna kadar 182 BİLSEM'in tamamında 1.000 kitaptan oluşan kütüphane kuruyoruz. Ayrıca BİLSEM'lere yine bu kapsamda ilave laboratuvarlar ve tasarım ve beceri atölyeleri kuruyoruz. 2020 yılında şu ana kadar 168 yeni tasarım ve beceri atölyesi kurduk. 2020 yılının sonuna kadar bu iki destek paketini tamamlamış olacağız. Böylece zenginleştirilmiş imkânları ile BİLSEM'lerden seçilen öğrencilere ilaveten diğer öğrencilerimizin de mümkün olduğu kadar fazla yararlanmalarını sağlayacağız.