06 Nisan 2019 14:18

Bakan Selçuk, Boğaziçi Yöneticiler Vakfınca (BYV) Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu´nda düzenlenen "Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumu IBPF 2019"un açılışında yaptığı konuşmada, eğitimin Türkiye´nin en büyük sorunu değil de, en büyük çözümü olarak görüldüğünde, neler üretilebileceği konusunda yeni açılımlara yönelebilmenin mümkün olduğunu vurguladı.
 
Dünyada yaşanan büyük krizlerin çok yüksek eğitimli insanlar tarafından çıkarıldığına işaret eden Selçuk, "Eğitim seviyesi yükseldikçe, çevre kirliliği artıyor. Obeziteyle açlığın aynı dönemde birlikte tarihsel bir yükseliş gösterdiği bir çağ yaşıyoruz. Eğitim seviyesi yükseldikçe, teknolojinin öldürme gücü artıyor." dedi. "Etiğin aslında insanların ne yapması gerektiğiyle ilgili değil, ne yapmaması gerektiğiyle ilgili bir alan olduğunu hatırlamak zorundayız." ifadesini kullanan Selçuk, eğer etik bir çerçeve çizilmezse, kutsanmış bilimin hizasının nasıl bozulduğunu anlamakta zorluk çekebileceğini söyledi. Bakan Selçuk, "Teknolojinin nasıl insanlığın hayrına değil de, insanlığın bir şekilde şefkatini ve merhametini hedef alan bir yöne doğru gittiğini rahatlıkla görebiliriz." dedi.
 
"Şimdiyi ziyan etme peşindeler”
Geleceğin, ütopya ile distopya arasına sıkışmış bir şimdinin ziyanı olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Bakan Ziya Selçuk, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdinin ziyanı, inanılmaz bir şekilde gerçekleştiriliyor. İnsanlar, geçmişte ve gelecekte yaşamayı tercih ederek, şimdiyi ziyan etme peşindeler. Geleceğin muhakkak surette evrensel bağlamda ele alınması ama yerel yorumlanması gerekiyor. Şimdinin gelecekleştirildiği, geleceğin şimdileştirildiği bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu anlamda, geleceği yeniden inşa etme meselesi aslında çok komik bir iddia. Çünkü geleceğin inşasını şimdiyi gelecekleştirerek yapamayız. Eğitimi, insanları, çocukları geleceğe hazırlamak değil, şimdiye uyandırmak olarak görmek için bunu yapmamız da mümkün değil. Eğitim çocukları şimdiye uyandırmaktır, geleceğe hazırlamak değildir. Geleceğin muhayyel tasavvuru, bizim bugünkü öz geçmişimizle sınırlıdır. Çocuklarımız için bir öz geçmişten ziyade öz gelecek tasarımı konusu üzerinde durmalıyız ve çocukların öz gelecek yazmasını teşvik etmeliyiz."  
 
"Eğitimde kadim olanla güncel olanın dengesini sağlamalıyız"
Millî Eğitim Bakanı Selçuk, insanlık tarihinin en büyük kırılmasının yaşanacağı bir çağa doğru gidildiğini ve bu çağın öğrenmesinin yıkıcı bir inovasyon birikimiyle ortaya çıkacağının altını çizdi. Siber çağın eğitimi etkilemesine değinen Ziya Selçuk, "Eğitimde kadim olanla güncel olanın dengesini sağlama ihtiyacımız var. Yani bugün, eğitimle ilgili kullandığımız bütün parlak kelimeleri yeniden düşünmek zorundayız.  ´21. yüzyıl becerileri´ ifadesi o kadar kullanılıyor ki, bir hipnoz altındaymış gibi toplum bu kelimelere takılmış vaziyette. Bu kelimelerin Matrakçı Nasuh´ta, Da Vinci´de, Mimar Sinan´da olmadığını kim söyleyebilir." diye konuştu.
 
Bu çağın lineerlik vurgusunu yeniden ele almakta yarar olduğuna işaret eden Selçuk, "Bunun bize bir yanılsama getirdiğini ele almak zorundayız. Biz lineerlikten kaçınıp, doğanın mantalitesinin bir döngüsellik üzerinden inşa edildiğini, lineerlik üzerinden inşa edilmediğini görmek zorundayız. Geleceğin becerileri denilen şeyin, aslında insanlığın medeniyet tarihinin becerileri olduğunu ve bunların kadim beceriler olduğunu, popüler olanla kadim olanın karıştırıldığını izah etmekle mümkün olabilir." ifadelerini kullandı. Bakan Selçuk, ontolojisi olmayan bir varlık figürü ve anlaşılmamış bir eğitimin zemininin olmasının mümkün olmadığını söyledi.
 
"Eğitim, endüstrinin ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum değildir"
Eğitimde yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Selçuk, "Eğitimde, OECD´nin de katkısıyla endüstrinin ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum olarak sınırlayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Eğitim, endüstrinin ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum değildir. Eğitim, beşerlikten insanlaşmaya doğru giden yolculuğun aracı olan kurumdur. Eğitimi bu yüzden çift kanatlı olarak değerlendirmekte özellikle vurgu yapıyoruz." dedi. Selçuk, bir dil üzerinden 2023 vizyonu çerçevesi çizmeyi hedeflediklerini belirterek, eğer eğitime bir sistem olarak bakılmazsa, alt sistemlerden birkaç tanesinde geçici olarak yapılan çalışmaların ya da üretilen çözümlerin aslında bir sonraki problem olduğunun fark edileceğini ifade etti. Şu anda çözüm diye önerilenlerin ileride problem olduğunun fark edileceğini söyleyen Selçuk, şöyle konuştu: "Bunu yapmamak için, sistem teorisi içerisinde eğitimi yeniden kurgulamamız gerekiyor. Eğitimin bütün alt sistemlerini ve bileşenlerinin birlikte senkronize olarak dönüşümünün yeniden inşa edilmesini ve bunların fizibilitesinin similasyon modellerinin yapılması lazım. Bizim şu anda yaptığımız şey bu. Bir karar destek sistemi marifetiyle, eğitimde alınacak bütün politikaların üretebileceği bütün doğurguları ve ortaya çıkabilecek bütün problemleri ya da çözüm olasılıklarını önceden görmek istiyoruz. Bunu yapabilmek için bir şekilde yapay zeka meselesini, teknoloji desteğinin, çeşitli yazılımların bir dijital entegrasyon marifetiyle eğitim sisteminde kullanılmasını çok önemsiyoruz. Yapay zekayla ilgili de kendi manifestomuzu kısa bir sürede kamuoyuyla paylaşma imkanımız olacak."
 
"Eğitimin kendisi, hafıza ölçmekle ilgili bir konu değil"
Eğitimde son 17 yılda çok güzel şeyler yapıldığını vurgulayan Bakan Ziya Selçuk, okul profili marifetiyle eğitim fakültelerinde öğretmen yetiştirmenin canlandırılacağı yeni bir dönem başladığını, bu kapsamda YÖK ile iş birliği yaptıklarını bildirdi. Pratiğin teoriyle ilişkisini yeniden kurmak istediklerini belirten Selçuk, şunları kaydetti: "Teori ve pratiğin bu kadar ayrışmasını doğru bulmuyoruz. Uygulamaları, teori ve pratik arasındaki ilişkiyi yeniden inşa ihtiyacı içerisindeyiz. Tasarım Beceri Atölyeleri´yle bunu yapmaya çalışıyoruz. Çocukların sadece soru çözerek, kağıt üzerinde bazı işlemler yaparak, yaşam başarısı elde etme ihtimali yok. Okulun aslında öncelikle mekaniğinin dönüşmesi gerekiyor. Mekanik dönüştükten sonra, kültürünün dönüşmesi gerekiyor. Bir nesil içerisinde de zihniyetinin dönüşmesi gerekiyor. Hemen bunların tümünü yapmaya çalışırsak, asla hayata geçiremeyiz. 3 yıllık program neyi gerektiriyorsa, onu yapacağız. Çocukların sadece soru çözerek, ´Kapatın kitapları defterleri, hafızanızı ölçeceğiz.´ dermiş gibi yapılan sınavlarla bir yere varılamayacağını biliyoruz. Çocuk gerçek hayatta hiç kapalı kitapla karşılaşmıyor. Eğitimin kendisi hafıza ölçmekle ilgili bir konu değil."