07 Mart 2020 13:25

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer şunları kaydetti: 
 
"MEB, mesleki eğitim merkezlerini teşvik etmek için iki önemli adım attı. MEM'e devam edenlerin lise diplomasına erişimini kolaylaştırıldı ve özel sektörlerin özellikle fabrikalarda ve organize sanayi bölgelerinde MEM kurabilmeleri için kanuni düzenleme yapıldı. Bu, genç işsizlik oranının düşürülmesi ile ilgili önemli bir adımdır.
Mesleki ve teknik eğitim yıllardan beri ülkemiz eğitim sisteminin en önemli bileşenlerinden birini oluşturmaktadır. Özellikle ekonomik kalkınmadaki önemi mesleki ve teknik eğitimi sürekli tartışmaların odağı haline getirmiştir. Mesleki ve teknik eğitim performansı, hem eğitimin yapılandırılışı, yönelimi ve kalitesi ile hem de iş piyasası ile kurulan ilişkilerin gücüne göre değişmektedir. Mesleki ve teknik eğitimde yaşanan sorunlar doğal olarak hem eğitim hem de iş piyasası dinamikleri ile doğrudan ilişkilidir. Eğitim ve iş piyasası birlikte değerlendirilmediğinde süreçlerin iyileştirilmesi ve sorunların çözümlerine yönelik sağlıklı politikalar geliştirebilmek mümkün değildir.
Ülkemizde mesleki ve teknik eğitimle ilgili tartışmalara ve çözüm önerilerine bakıldığında ağırlıklı olarak eğitimin bizatihi kendisine odaklanıldığı, iş piyasasına çok az yer verildiği görülmektedir. Tartışmalar tek taraflı sürdürüldüğünde de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) sorunun tamamını üzerine almakta ve çözüm üretebilmek için çabalamaktadır. MEB, özellikle 2023 Eğitim Vizyonu'nu açıkladıktan sonra kendi payına sorunların çözümleri için çok önemli adımlar atmış, çok kısa sürede atılan bu adımların olumlu sonuçları da görülmüştür. Ancak tüm bu çabalara rağmen sorunların kalıcı çözüme kavuşturulması için iş piyasası ile ilgili iyileştirmelere ihtiyaç duyulmaktadır. Mesleki ve teknik eğitim gibi doğrudan iş piyasası ile ilişkili bir eğitimin performansı sadece eğitimin kalitesi ile ilgili değil, aynı zamanda iş piyasasının bu eğitimle ilişkisinin yapısı ile doğrudan ilişkilidir.
 
Dünyada mesleki eğitim
Dünyada mesleki ve teknik eğitimin yapısına bakıldığında genelde iki tür yaklaşımın tercih edildiği görülmektedir. Birinci yaklaşımda mesleki ve teknik eğitim daha çok okulda gerçekleştirilmekte ve işletmelerdeki beceri eğitimlerinin oranı oldukça düşük tutulmaktadır. Diğer taraftan eğitim daha çok akademik ağırlıklı düzenlenmekte ve mesleklere özgü spesifik eğitim yerine daha genel eğitime ağırlık verilmektedir. Bu ülkelerde genellikle eğitim alınan alanda veya dışında çalışıldığında ciddi bir ücret farkı gerçekleşmemektedir.
İkinci yaklaşımda ise bu eğitim türünde mesleklere özgü ve iş piyasasının talep ettiği spesifik becerilere ağırlık verilmekte ve eğitim büyük oranda işletmelerde beceri eğitimi olarak kurgulanmaktadır. Bu tür yaklaşım dual mesleki eğitim olarak da isimlendirilmekte olup becerilerin belirlenmesinde sektörler sürece aktif bir şekilde katılmaktadır. Almanya, Avusturya, Danimarka ve İsviçre'de yaygın uygulamasını bulunan bu yaklaşım, iş piyasasının bu eğitimi ödüllendirici mekanizmaları ile desteklenmektedir. Bu ülkelerde okuldan işe geçiş süresi kısalmakta ve genç işsizlik oranları oldukça düşük seviyede gerçekleşmektedir. Bir başka deyişle, mesleki ve teknik eğitimin iş piyasası ile geçişkenliğinin sistematik olarak güçlendirildiği ülkelerde iş piyasasına geçiş kolaylaşmakta ve sonuç olarak da genç işsizlik oranı düşmektedir. Bu sistemin en önemli özelliklerinden bir tanesi de mesleki ve teknik eğitimden mezun olanlar, aldıkları eğitimin dışındaki alanlarda çalıştıklarında aldıkları ücrette ciddi düşüşler söz konusu olabilmektedir. Yani, iş piyasası eğitim alınan alanda çalışmaya zorlamakta ve bunu aldıkları ücretle de ödüllendirmektedir.
 
Beceri eğitimleri
Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim ağırlıklı olarak Almanya modeline dayalı olarak geliştirilmiştir. Mesleki ve teknik eğitim mesleki ve teknik Anadolu liseleri ve mesleki eğitim merkezlerinde sürdürülmektedir. Mesleki ve teknik Anadolu liselerinde Anadolu teknik programı (ATP) ve Anadolu meslek programı (AMP) olmak üzere iki farklı program uygulanmaktadır. ATP genel olarak okul temelli eğitim sunmakta, öğrenciler dört yıllık eğitimleri boyunca sadece 40 günlük iş yeri eğitimi almaktadırlar. AMP de ise uygulama ağırlıklı mesleki ve teknik eğitim sunulmakta, öğrenciler 12. sınıfta haftanın üç günü işletmelerde beceri eğitimi almaktadır.
Diğer taraftan geleneksel çıraklık-kalfalık-ustalık eğitiminin sürdürüldüğü mesleki eğitim merkezlerinde (MEM) ise dört yıl boyunca öğrenciler haftanın bir günü okula devam ederken diğer günler işletmelerde eğitimlerini uygulamalı ve gerçek iş ortamlarında sürdürmektedirler. Bu öğrencilere dört yıl her ay asgari ücretin üçte biri ücret ödenmekte ve öğrenciler iş sağlığı ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanmaktadır. MEM'e kayıt için ortaokul mezunu olmak yeterli olup yaş sınırlaması yoktur. Bu eğitim türü Almanya'daki çıraklık eğitimi ile örtüşmektedir.
Mesleki ve teknik eğitimden mezun olanların istihdam durumlarına bakıldığında diğer lise türlerine göre avantajlı oldukları görülmektedir. TÜİK verilerine bakıldığında mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarının iş gücüne katılım ve istihdam oranlarının diğer lise türlerine göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Diğer taraftan mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarının işsizlik oranlarının özellikle son yıllarda yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranından da daha düşük olduğu görülmektedir. Bu veriler bir bütün olarak iş piyasasının mesleki ve teknik ortaöğretim mezunları için avantajlı olduğuna işaret etmektedir.
 
Arz-talep dengesi
Mesleki ve teknik Anadolu lisesi mezunları için istihdam oranları yüksek olmasına rağmen eğitim alınan alanda istihdam oranlarının düşük olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle bu liselerden mezun olanlar iş piyasasında daha çok eğitim aldıkları alan dışında istihdama yönelmektedir. Bu sorunun hem eğitim sisteminde hem de iş piyasasında karşılıkları bulunmaktadır. Eğitim sistemi açısından arz-talep dengesinin rasyonel bir zeminde kurgulanmadığı görülmektedir. Yani istihdam taleplerine bağlı olarak mesleki ve teknik eğitim arzı kontrol edilmemekte, talepten çok daha fazla arz yapılmaktadır. Her yıl eğitim verilen alanların tamamında yaklaşık 400 bin mezun verilmektedir. Bu durumda alanda istihdamdan fazla mezun verildiğinde doğal olarak alan dışı istihdama yönelim artmaktadır. Mezunlar üniversiteyi kazanamadığında ve yaşadıkları bölgeden de ayrılamadıklarında bu yönelimin şiddeti artmaktadır. İş piyasası açısından ise sorun mezunların alanında çalıştıklarında aldıkları ücretle ilgili ödüllendirici mekanizmaların yetersizliğidir. Mesleki ve teknik eğitimden mezun olanlar alanında çalışsa da alan dışında çalışsa da aldıkları ücretlerde ciddi bir fark söz konusu olmamaktadır. Bu durumda mezunlar doğal olarak çalışma koşullarını da göz önüne aldıklarında eğitim aldıkları alanlar dışında istihdama yönelebilmektedir. Dolayısıyla hem eğitim sistemindeki arz-talep dengesindeki problemler hem de iş piyasasının eğitimi ödüllendirici mekanizma yetersizliği birlikte mesleki ve teknik eğitim mezunlarını alan dışı istihdama zorlamaktadır.
 
Genç işsizliğini azaltmak için...
MEB, mesleki ve teknik eğitimde arz-talep ilişkisinin tam resmini ortaya koymak için 2019 yılında Türkiye'nin mesleki ve teknik eğitim haritasını hazırladı. Harita, tüm il ve ilçelerde mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının yer aldıkları konumlarda sektörlerle ilişki düzeylerini ayrıntılı olarak içermektedir. Bakanlık artık Türkiye'nin mesleki ve teknik eğitim haritasına göre tüm il ve ilçelerdeki mesleki ve teknik eğitimi sektörün konumu, güçlü olduğu alanlar ve istihdam kapasitesine göre yeniden yapılandırmaya ve arzı bu verilere göre oluşturmaya başladı. Benzer adım iş piyasasında da atılmalıdır. İş piyasası mesleki ve teknik eğitimden mezun olanların eğitim aldıkları alanlarda çalıştıklarında cazip ücret farkları sunabilmelidir. Bu mekanizmalar iş piyasasında oluşturulmadığında Bakanlığın tek başına atacağı adımlar uzun vadede yeterli olmayacaktır.
 
MEM'ler yani mesleki eğitim merkezleri ise bize çok farklı bir resim sunmaktadır. MEB'in yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre MEM mezunlarının yaklaşık %88'i eğitim aldıkları alanlarda istihdam edilmektedir. Bir başka deyişle eğitim alınan alan ile çalışılan alan arasındaki farktan kaynaklanan beceri uyumsuzluğu MEM türünde en düşük seviyededir. MEM mezunlarının %75'inin de dört yıl beceri eğitimi aldıkları işletmelerde mezuniyet sonrası çalıştıkları görülmektedir. İstihdam oranının oldukça yüksek olması ve beceri uyumsuzluğunun çok düşük olması MEM'in ne kadar başarılı bir model olduğunu göstermektedir. Sektörler ve iş piyasası ile doğrudan ilişkili olan bu model özellikle genç işsizliğin düşürülmesi için önemli fırsatlar sunmaktadır.
 
MEB, mesleki eğitim merkezlerini teşvik etmek için iki önemli adım atmıştır. Birincisi MEM'e devam edenlerin lise diplomasına erişimini kolaylaştırmış ve yeni düzenlemeyi 2019-2020 eğitim-öğretim yılı ile uygulamaya koymuştur. Bu iyileştirme bu dönem MEM'e kayıt yaptıran öğrenci sayısında yüzde 62'lik bir artışa neden olmuştur. İkinci olarak da özel sektörlerin özellikle fabrikalarda ve organize sanayi bölgelerinde MEM kurabilmeleri için kanuni düzenleme yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. MEM'in iş piyasası açısından cazibesini artırmak için ilave düzenlemeler yapıldığında MEM'lere teveccüh artacak, dolayısıyla genç işsizlik oranının düşürülmesi ile ilgili önemli katkı sunulabilecektir.
 
Sonuç olarak MEB, ülkemizde kronik bir sorun alanı olarak değerlendirilen mesleki ve teknik ortaöğretimin güçlendirilmesi ile ilgili son yıllarda çok önemli iyileştirmeleri adım adım uygulamaya sokmuştur. Bu adımlar iş piyasasında da sektörler tarafından memnuniyetle karşılanmış ve ortak adımlar atılmaya ve sektörlerle güçlü işbirlikleri geliştirilmeye başlanmıştır. Bu atılan adımların uzun vadede başarılı olması ve mesleki ve teknik eğitimin artık bir sorun alanı olmaktan çıkarılması için iş piyasasında da mesleki ve teknik eğitimin cazibesini artıracak güçlü mekanizmaların kurgulanma ve hayata geçirilmesi gerekmektedir."